Patlıcan kelimesinin kökeni

Patlıcan kelimesinin hikâyesi, bizleri çağlar boyunca uzanan bir dil ve kültür yolculuğuna çıkarıyor. İngilizce “aubergine“, Fransızca “aubergine“, Almanca “aubergine“, İspanyolca “alberengena“, Arapça “al-badincan” ve Güney Afrika’da “brinjal” Peki ya bizim “patlıcan”? Birbirlerine hiç benzemeyen bu kelimelerin aslında aynı kökten geldiğini öğrenmek şaşırtıcı değil mi?
Sebzenin anayurdu Güneydoğu Asya. Geçmişi İsa’dan önceki yüzyıllara dayanıyor. Sebzeyi adlandıran kelimenin aslı Sanskrit. Kutsal Hindu metinlerinin yazıldığı dilden. Kelimenin en eski biçimi “vātinganah“. Sanskritte “bağırsak gazlarına yol açmayan sebze” anlamına geliyor.
Dilden dile geçen kelimelerde /v/ ünsüzünün /b/ ünsüzüne dönüşmesi çok kolay. Vatinganah ya da vatincana Farsçaya badingan, Arapçaya da al-badincan ya da al-badinjan sesleriyle geçiyor. Anadolu halkının kullandığı badılcan buradan geliyor. Kelime, Meninski sözlüğüne (1680) de bâdlican, badilcan, bozulmuş şekli de patlican yazımlarıyla girmiş. Mutercim Asım Efendi 19.yüzyıl başlarında Farsçadan Türkçeye çevirdiği Burhân-ı Katı adlı sözlükte kelimenin Farsça aslı olan badingan’ı açıklarken “Amme [ama] patlıcan derler” demeyi ihmal etmemiş.
Eski Türkçede kullandığımız Iran-Arap dilinde de bu kelime “bâdincân” diye yazılıyor. Anadolu kırlarından şehirlere göç eden esnafın sokaklarda, semt pazarlarında bu sebzeyi satarken “badılcan, badılcan” diye bağırdığını duymuşuzdur. Şehirliler bu telaffuzu yadırgarlar tabii, hatta kaba bulurlar. Ama sözlüklerde gördüğümüz gibi, kelime bu biçimiyle Arapça, Farsça aslının ta kendisi! Patlıcan, herhalde sebzenin Istanbul Türkçesinde yumuşatılmış ama gerçekte bozulmuş hali!
Eski Yunan’da, Eski Roma’da bilinmeyen bu sebzeyi Araplar alıp yetiştiriyorlar, sekizinci yüzyıldan başlayarak bütün bir Akdeniz havzasına satıyor, tanıtıyor. Mağripli Araplar bugünkü patlıcanı on beşinci yüzyılda İber yarımadasına ulaştırıyor. Kelime orada Ispanyolcaya alberengena, Portekizceye ise beringela yazımlarıyla geçiyor. Portekizliler tüccar millet, sebzeyi Güney Afrika’ya kadar götürüyorlar, bu arada Portekizcenin süzgecinden geçen kelime Güney Afrika’da brinjal’e dönüşüyor. Katalanlıların dilinde alberginia ya da alberginera denen sebzenin Iberya’dan sonraki durağı Fransa. Katalan al-, Fransızcada yerini kolayca au- birimine bırakıyor, kelime böylece au- bergine olup çıkıyor. Ingilizce bu kelimeyi 18.yüzyılda Fransızcadan aynı yazım şekliyle alıyor. Almanca ile Felemenkçe de Fransızcadan almış, yazımı yine aynı.
Britanya Ingilizcesinde on sekizinci yüzyıla kadar yetiştirilen, patlıcana benzetilen sebzeye egg-plant deniyordu. “Yumurta bitkisi” anlamına gelen kelime bugün Amerikan İngilizcesinde kullanılıyor. Egg-plant Britanya Ingilizcesinde çoktan eskimiş bir kelime. Britanyalıların tanıdığı söz konusu sebze gerek biçimi, gerekse büyüklüğü ile kaz yumurtasına benzetildigi için orada bu ad verilmişti. Bu sebzenin rengi de patlıcan moru değil, beyaza çalan açık bir renkteydi. Egg-plant o sebzenin görünüşünü tasvir eden bir kelimeydi. Yani egg-plant bugünkü patlıcandan farklı bir sebzeydi. Britanya İngilizcesinde egg-plant on sekizinci yüzyılda unutuldu, yerini aubergine aldı. Fakat egg-plant Britanya’dan Amerika kıtasına göç eden eski Britanyalıların dilinde yaşamaya devam etti, İngilizce konuşan Kuzey Amerikalılar bugün patlıcan için aubergine yerine hâlâ egg-plant kelimesini kullanıyorlar.
Avustralya ile Yeni Zelanda’da kullanılan kelime de egg-plant. Çünkü onlar da eski Britanyalı. Ne var ki, egg-plant kelimesinin aubergine’inki gibi anlatılmaya değer, böyle tatlı bir hikâyesi yok! Aubergine, yani patlıcan, yani vātinganah kelimesinin yazdığı tarih bir çok olaydan fazla yer tutmuştur.
Kaynak
Kelimelerin Dünyasında Gezintiler – Bülent Aksoy – 2022